Programa Çankırı Karatekin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mevlüt Karataş, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. M. Nuri Öner, Sanat, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ersoy Yılmaz, Dekan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Rasim Sarıkaya, Sinema ve Televizyon Bölümü öğretim elemanları ile üniversitemizin farklı birimlerinde görev yapan çok sayıda akademisyen ve öğrenci katıldı. Rektör Prof. Dr. Mevlüt Karataş, öğrencilerin Filistin meselesine yönelik hassasiyetlerinden ve ortaya koydukları kısa filmlerden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Açılış konuşmasını gerçekleştiren Sanat, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ersoy Yılmaz, sanatın yalnızca estetik biçimler üretmekten ibaret olmadığını vurgulayarak şunları söyledi:
“Bir Sanat Fakültesi olarak görevimiz, sadece estetik formlar üretmek değil; aynı zamanda yaşadığımız çağın acılarına, haksızlıklarına ve hakikatine sanat yoluyla tanıklık etmektir. Bugün Filistin`de yaşananlar, istatistiki bir veri değil, bir insanlık sınavıdır. Sinema ise bu sınavda ‘görmezden gelineni’ görünür kılmak, ‘duyulmayanı’ duyurmak için en güçlü araçlardan biridir.”
Konuşmanın ardından, Sinema ve Televizyon Bölümü 3. ve 4. sınıf öğrencileri tarafından hazırlanan toplam 7 kısa film izleyiciyle buluştu. Filmler; Filistin meselesine yönelik duyarlılığı, savaşın siviller üzerindeki yıkıcı etkilerini, adalet, insan hakları ve özgürlük temalarını odağına alan özgün anlatımlardan oluştu. Genç sinemacıların çalışmaları, hem içerik hem de sinematografik dil bakımından salondaki izleyicilerden büyük ilgi ve takdir gördü.
Öğrenci gösterimlerinin ardından, Filistinli yönetmen Emad Burnat ile İsrailli yönetmen Guy Davidi’nin yönetmenliğini üstlendiği, uluslararası alanda geniş yankı uyandırmış “5 Kırık Kamera (5 Broken Cameras)” adlı belgesel film gösterildi. Batı Şeria’da yaşayan bir Filistinli ailenin direnişini beş farklı kameranın kırılış hikâyesi üzerinden aktaran film, işgal altındaki yaşamın gündelik gerçekliğini kişisel tanıklık ve hafıza üzerinden izleyiciye taşıdı. Gösterim boyunca salonda hâkim olan dikkatli ve duygulu atmosfer, sinemanın tanıklık edici gücünü bir kez daha ortaya koydu.
Belgesel film gösteriminin ardından, Sinema ve Televizyon Bölümü Başkanı Doç. Dr. Tunç Boran ve öğretim elemanı Öğr. Gör. Salih Köse’nin katılımıyla bir söyleşi gerçekleştirildi. Öğr. Gör. Salih Köse moderatörlüğünde yürütülen söyleşide, belgeselin sinematografik anlatımı, tanıklık biçimleri ve “direniş sineması” kavramı üzerine derinlemesine değerlendirmelerde bulunuldu.
Doç. Dr. Tunç Boran konuşmasında, belgesel sinemada anlatı yapısına odaklanarak otobiyografik ve katılımcı belgesel türlerinden örnekler verdi. Son yıllarda giderek daha sık kullanılan hibrit belgesel formuna değinerek, kurmaca ile belgesel arasındaki sınırların nasıl geçirgen hâle geldiğini anlattı. Ayrıca Filistin sinemasının, Filistin davasının dünya kamuoyuna taşınmasındaki rolünü direniş, hafıza ve tanıklık üretimi bağlamında ele aldı.
Öğr. Gör. Salih Köse ise Filistin sinemasının tarihsel gelişimini özetleyerek, Filistinli yönetmenlerin günümüzde uluslararası alanda kazandığı ödüller ve görünürlükten bahsetti. Filistin sinemasının yalnızca ağır ve karanlık bir sinema diline hapsolmadığını, farklı tür ve üsluplarda üretilen pek çok yapım bulunduğunu vurguladı. Bu filmlerin, Filistin davasının haklılığını tüm dünyaya duyurmak açısından son derece önemli bir işleve sahip olduğunu ifade etti.
Etkinlik, genç sinemacıların vicdanlı ve sorgulayıcı bakış açılarını paylaşmalarına imkân tanıyarak, sinemanın yalnızca bir sanat formu olmanın ötesine geçip adaletin, direnişin ve insanlığın sesi olabileceğini hatırlattı. Program, söyleşinin ardından çekilen toplu fotoğraf ve karşılıklı iyi dileklerin paylaşılmasıyla sona erdi.
Kapanışta söz alan Sinema ve Televizyon Bölümü Başkanı Doç. Dr. Tunç Boran, etkinliğe katılan tüm akademisyenlere, öğrencilere ve gösterimlerini cesaretle paylaşan öğrenci yönetmenlere teşekkür ederek, “‘Filistin İçin Sinema’ temalı benzeri çalışmalarımızı önümüzdeki dönemde de sürdürmeyi hedefliyoruz. Genç sinemacıların vicdanlı ve cesur anlatılarını görünür kılmaya, sinemayı adalet ve hakikat arayışının güçlü bir dili olarak kullanmaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.